Toprak (4 Element)

Güneşli bir sabah olmalıydı. Uyandı.
Bir çift çıplak ayak gördü zihninde. Toprağın üstünde keşfe çıkmış gibi nazikçe gezinen, bir çift ayak…
Sevmek öyle olmalı ki; bir var bir yok olmamalı… Hep olmalı! Ama boğmamalı.
Kalbi duruyor mu ki yaşarken, sevgisi dursun insanın. Kalbi atıyor diye, boğuluyor mu kişi.
Hep olmalı! Sonsuz. Ezeli ve ebedi.
Toprağın üstündeki o ayaklar gibi; usulca yol almalı… Ne toprağın canı yanmalı, ne ayaklar kirlenmeli.
Toprak bilir ya, attığın her adımı.. İşte sevgi de öyle olmalı. Kendini duyurmaya, hiç ihtiyacı olmamalı.
Alabildiğine özgür, alabildiğine hafif…
Alabildiğine, kendi olmalı.
Severken kendini bulmalı. Buldurmalı.
Su gibi sevmeli. Eğilip bakan kişi, kendini görmeli.
İçine çektiği hava gibi; ciğerine, bedenine, hücrelerine dolmalı!
Ateş olmalı; tüm ateşler söndüğünde, avuç içini ısıtacak kadar alevi kalmalı.
Sonra da tüm bu -meli -malıları bırakıp,
“ne kadarını biliyorsa o kadarıyla sever” diyip,
çekip gidiver-meli!