Gizlimiz saklımız yok, beni en iyi okuyanlar tanıyor bence. Aile, koca, çocuk hak getire… Tanıdıklarından şüpheliyim.
Efendim, bendeniz pek çok kusura sahip olmakla birlikte, iyi olduğunu düşündüğüm bir özelliğe de sahibim: Hatalarımı (gözüm kestiğince) görebiliyor ve kabullenebiliyorum! Hani burnundan kıl aldırmayan hem türlerimizi göz önünde bulundurunca, pek de fena bir özellik sayılmaz yani. Lakin her şeyin fazlası zarar ya; ben de ipin ucunu kaçırıyorum: Kendimi gömmeye bayılıyorum! Bıraksanız, yerden yere vururum haini, elimde kalır vallahi!
E öyle bir günde olmadı tabii, kafayı duvara vura vura parlattık kendimizi. Son günlerde en büyük arzum, defolarımdan bir liste yapıp, üstüne çalışmak! Ola ki, dikebilirim söküklerimi.
Sondan alalım hadi; tersine Mersin’e gitmeyi seviyoruz hani… Bir hava burcu olsam da, “sabit” lemeyi ne çok sevdiğimi keşfettim şimdi!
Birini, bir fikri ya da bir duygu halini sevdim mi, sonsuza kadar aynı yerde dursun istiyorum! Odamdaki bir eşya gibi yerini bulsun; yalnızca tozunu almadan almaya hareketi olsun… Hep “benim” olsun (ya da defolsun;)!
Mülk
Bir mülk gibi sahiplenmek istiyoruz;
Sevdiğimizi, sevgilerimizi…
Oysa ne güzel
Özgürlüğün kendisi..
Özgürlüğü almak,
Özgürlüğü vermek
Ne güzel!
Sahiplenmeyin!
Birini,
Kendinizi,
Bir düşünceyi,
Ya da bir duyguyu…
Sahiplenmeyin, bırakın… O an, yalnızca o anla kalsın!
Her şey değişiyor, hayat “akıyor”… Hiçbir şey durmuyorken yerinde, bu navisgasyon misali konum bulma, kazık çakma derdi niye?
Ateş, su, hava; hiçbiri sabit değil… Toprak sabit gözüküyor ya, o bile devinim halinde, kendi içinde sabit değil!
Değişebilir insan; kendi, fikri, sevdiği, sorduğu değişebilir… İzin vermeli.
Gidebilir insan; dostlar, aşklar, sevgiler ve hatta nefretler gidebilir! İzin vermeli.
Dileyen döner, dileyen yazar kendi “yeni” hikayesini.
Hayatımız açık bir kapı… Nefes o kapıyı örtene dek, giriş ve çıkışı serbest olmalı!
Benim derdim kendimle! Üstüne alınma; yaran yoksa, sana değil bu reçete! Gülüp geçmek serbest söylediklerime.
Sevmek, kendi olma özgürlüğünü vermekse; sahiplenme… Kanatlarını okşa, kuşların uçuşunu izle!
Virgina ne mi alaka? Resmi vardı, bu satırları yazdığım defterin üzerinde… Aylak Adam serisi, sırt çantamın vazgeçilmezi: Yürürken bile yazarım, bilir kendisi!
İçtenlikle kaleme alınmış, “düşünülesi, çeki düzen verilesi, ince ayar yapılası” ihtiyacı hissettiren bir yazı… Teşekkürler.
Çok teşekkürler Sayın Savcı! Ne mutlu bize, bahtiyar oldum efenim! ?