Ne fark ettim, bilin bakalım..? İlişki fena halde “T e k K i ş i l i k” bir şey..! Derinlere indiğinizde sizi karşılayan gerçek bu!
Haklısın; iki boyutu var, malzemesi iki kişilik… Peki söylesene, kaç kişilik yaşayabiliyorsun şu hayatı? Evet, tek kişilik! Sen yaşananların yalnız tek bir boyutu olabiliyorken, yaşadığın da tek boyutlu kalıyor; tek kişilik kalıyor.
Öyle çok yorum katıyoruz ki “ondan” aldığımız tepkilere.. İster çift olun, ister arkadaş; fark etmiyor. Durumu kendi içimizde işlerken, bambaşka şeylere dönüştürebiliyoruz. Elmayı armut, armudu ejderha yapıyoruz mesela.
Ne var ki, deneyimle birlikte yorumlar azalıyor… İçimizdeki gürültünün sesi, adeta kendiliğinden kısılıyor. Manzarayı sessiz sedasız, “huzurla” izlemekten keyif almayı öğreniyoruz.
Hadi itiraf edelim, o kadar da kendiliğinden olmuyor! İncinip, incitip; birlikte öğreniyoruz! Birinde yaptığımız hatayı, ötekinde yapmamayı öğreniyoruz.
Olgunlaşıp kök saldıkça, toprağımızla ilişkimiz güçlendikçe; beklentilerimiz de yumuşuyor. Benliğimiz, sevgiyi yeniden tanımlıyor adeta. Ona sınırlar çizmeyi, şekillere, kalıplara sokmayı bırakıyor… Şükranla kabul eden eller, şefkatle vermeyi öğreniyor. Her nasıl geliyorsa, o kadarıyla!
Kiminin sevgisi, kağıda yazdığı bir nottur mesela… Sizin için seçtiği sözcükler, özeldir.
Kimi, bir sorununuzu çözmek için didinir, özverilidir; ama sözcükler onun için mühim değildir…
Kimininki bir çiçektir; “sen hepsinden güzel kokuyorsun” diye verdiği…
Kimininki doğmamıştır… Belki siz olursunuz sebebi!
İlişkilerin de tek kişilik yaşandığını düşünmemiştim hiç…
Aslında herkes kendi ilişkisini yaşıyor o zaman.
Kesinlikle! 🙂
Kendi İlişkin = Kendi’nle İlişkin