Bir süredir, her şeyin özü olan “ş e y” leri düşünüyorum. Ağaç sevdası sadece ruhuma değil, zihnime de sinsi sinsi işlemiş anlaşılan… “Hayatın özü” diye şemalar var taslaklarımda. İçimi dökmek farz oldu.

Tezat mesala; göbeğinden gömülü hayatlarımıza, kodlarımıza: Her yaşadığımız anı ölmemiz, her öldüğümüz anı yaşamamız, en duru örneği değil mi..?

Deniz Şimşek‘in Birim‘ini okurken başlamıştım o taslakları çizmeye. Bendeki izi şöyle: Bir anaya, göbeğinden bağlı doğuyoruz hepimiz. Sonra o fiziksel bağ kopuyor, hatta koparılıyor..! Ve biz, kuracağımız duygusal bağlarla hayatta kalmayı öğreniyoruz. Fiziksel olanın yerini, duygusal olan dolduruyor… Çok anlamlı.

Victorl Frankl’ınİnsanın Anlam Arayışı– nda bizi büyülediği gibi; kişiyi hayata bağlayan, en önemli unsur değil mi “anlam” ? Ama bakın, o bile hayatla bağ kurmanın bir yolu! “Tezat”ın da, iki unsur arasında bağ kurduğu gibi.

İlişkiler; kendimizle veya dışarıyla kurduğumuz bağlar... Daha çok tutunmuyor muyuz, bağ kurabildiğimiz insanların hayatında? Daha yakın, daha bizden biri gibi hissetmiyor muyuz?

Yanımda olsun olmasın, bağ kurduğum insanların sayısı arttıkça, ben daha güçlü hissediyorum kendimi! Bu öyle fiziksel şiddetle ölçülen bir güç değil, daha çok evrenle bir olma hali. Tıpkı o ağaç gibi: Kökleri iyice derinlere inen…

Beni yazmaya iten de bu anlaşılan. Yazmak bağ kurmanın bir yolu benim için; hayatla bağ kurmanın bir şekli. Hep öyleydi, hep öyleymiş… Çocukken sevdiklerime kartlar yazardım; hediye paketi açılmadan önce, o kart okunurdu. Bir seremonisi olurdu o anın. Hislerimi en eksiksiz biçimde anlatmak için çırpınırdım, o kartı yazarken. Halen saklayanlar var, biliyorum.

Sevdiğim adamlar oldu, sevdiğim sözcükleri verdim onlara. Kimi bildi, kimi bilmedi… Mühim değil, ben sevebildim. Bir bağım daha oldu hayatla.

Bazen söyleyemediklerini yazar insan, bazen söyletemediklerini, bazen anlayamadıklarını. Ama insan, bir şekilde bağlanır hayata, bir yerinden tutunur… Yazar, çizer, boyar, söyler, dinler, susar, izler, izletir… Ne yapar eder, o kesilen bağın hesabını sorar hayattan! Yoksa, hayat mıydı, bize hesap soran?

Bonus: Kendimi daha iyi anlatabilmek için, önceki yazılarımla bile bağ kurmak durumunda kaldım: mavi işaretli link’ler! Kendimle bir bağ… Farkındasınız, değil mi?

Bu yazıyı en çok besleyen okumalar:

  • İnsanın Anlam Arayışı – Victorl Frankl: Başucu okuması. “Okumasam ölüydüm”. Bir Mücadele Podcast tavsiyesiydi: İyi ki varsınız Alp, Fatih & Zeki!
  • Birim – Deniz Şimşek: O bir karantina dostu! Bir olmanın peşinde olanlara…