Bu kadar özel hissedebileceğim hiç aklıma gelmemişti…
Pandemi koşullarında, hele ki yaş kemale ermişken doğumgünü beklediğimiz yoktu elbette. Her ne kadar, insanın özel günü sebepsiz bir çocuk sevincine nail olsa da, pasta bile teferruat kaçardı, yıl 2021’se.
Çok güzel insanlar girdi bu yıl hayatıma. Şu pandeminin göbeğinde, ne yaptım ne ettim, çok özel insanlar tanımayı becerdim. En büyük zenginlik, biriktirdiğim insanlar benim için. Ben onların varlığıyla, kendimi daha güçlü hissederim. Başka gezegenleri öğrendikçe, evrenin ihtişamına yeni yeni ayılan, olsa olsa bir toz zerresi ebadındaki kişioğlunun büyülenişi gelsin aklınıza… Ben başka gezegenler tanımayı, işte böyle severim.
Başka evlerin duvarlarını gezmeyi sevdiğim gibi. Koridorlarından geçerken, yaptığı seçimleri incelemeyi… Neye kıymet verip neye heyecan duyduğunu öğrenmeyi.
İşte şanslıysanız; bazı insanların hikayeleri, en az o evlerde gezinmek kadar eğlenceli! Her dönemecinde, sizi bekleyen başka bir iz, başka bir renk asmıştır duvarına. Adeta bir bir keşfetmenizi beklermiş gibi.
Ve eğer şanslıysa, çok olmuştur siz doğru dürüst sevmeyi öğreneli… Her rengine, her izine kıymet verecek bir sebebiniz doğmuştur.
Güçlü kadınlar tanıdım ve güçlü adamlar. Kendini yeniden doğuran gencecik ruhlar, doğurduğu için nice zahmete katlanan analar ya da gerekiyorsa doğduğu evi yüreğinden koparan insanlar…
Öyle çok sevdim ki, hikayelerinin gözlerinden öpmek istedim! Sahi, nerededir hikayelerin gözleri? Kırpan oldu mu size kendininkileri?
Pasta diyordum, pasta… Bu yıl, hayatımın en değerli yaş dönümlerinden birini yaşadım. Daha çok yeni tanıştığım bir kadın, elleriyle pasta yaptı bana. Sobada kestane pişirdi, müzik açtı oynattı; Allah’ın karantinasında, bambaşka bir dünya yaşattı! Tek bir kadın, sadece canı istedi diye yaptı. İçinden geldi diye, öylesine…
Çocuklar gibi şen yattım. Uyandım; çocuklar gibi şen! Günüm aydınlandı. Belki koca bir yaşım, koca bir ömrüm… Olabilir mi hesabını tutan?
Korkmayın ya sevdiğinizi göstermekten! Bu kadar cimri olmayın. Öyle güzel ki hayat, sımsıkı sarılabilince sevdiğiniz birine. Benim için önemlisin demeden, hislerinizle hissettirebilince. Ve anlayınca, hissedildiğinizi. Öyle bir güç veriyor ki hedefindeki kişiye; dert tasa siliniyor bir kalemde, kaygı uçup gidiyor, güven geliyor yerine. Kendine ve hayata güven… Biri size güvenince, kendinize güveninizi besliyor bilmeden. Ben değerim buna dedirtiyor, hiç farketmeden…
Sevin sevin, korkmayın. Ben cesaret ettikçe, daha fazlasına ulaştım. Hadi şimdi sizin sıranız olsun. Bayrak yarışı gibi, elden elde koşsun…
… Bir avuç sevinç al annenden, bana da biraz ver…
Merhaba, bu güzel yazıya öylesine yorum yapmak istemedim!
Sazlıkta oturan diğer kadın; sis çökmüş göz gözü görmüyor… Hani burnunun ucunu bile göremediğin; senden ötesi olmadığını düşündüğün zamanlardaki gibi, öyle bir başına kaldığın… Sonra sazlıktan birden bire bir karabatak havalanır; öyle güzel, öyle ansızın… Şaşırırsın; içinden bir sevinç yükselir; sazlıkta yalnız olamamanın sevinci!
Ne diyor Cemal Süreyya:
“Birden bire
Bir çicek
Rıhtım taşının aralığından
Uzatmış başını
Bir çiçek yolumu kesti” 🙂
Ben bu yoruma ne desem az kalır! İyi ki tanıdım diyeyim… Ne şanslıyım şu yaşımda! ?
Karabataklara ve sazlıklara o halde!