Az önce bir arkadaşım, Instagram’da paylaştığın şarkıları dinliyorum, çok hoşuma gidiyor” dedi. Mutluluktan eridim, umarım hissettirebilmişimdir! Teşekkürler Leyla’m, bu yazının motivasyonu sensin!

Müziği paylaşabilmek, en az yazıyı paylaşabilmek kadar kutsal benim için! Bazen “o şarkıyı” benle aynı anda, koca bir şehir dinlesin istiyorum! Bulutları aşsın; gökyüzünü gördüğüm, görmediğim uzak diyarlara kadar gitsin… Hatta koca bir evren, aynı notalarla titreşsin! Hem evren, maddeden çok müziğe benzemiyor muydu zaten?

Evren maddeden çok müziğe benzer.

Donald Hatch Andrews – Evrensel Senfoni

Bu şarkılar döne döne eskittiklerimden. Ki eskiden hiç sevmezdim bu eskitme huyunu. O da başka bir yazı konusu olacak kadar derin mevzu!

Sevenler peşimden gelsin, paylaşacak çok müzik var. Beni Spotify ‘da takip ederseniz, yüzümdeki gülümsemenin sebebi olacağınızı artık biliyorsunuz. Listeler devam edecek. Tek tip beslenme bedeni, tek tip müzik ruhu çürütür! Yaşasın “her telden çalanlar” familyası!

Önerilere de açığım, mest olurum! Özellikle bana caz’dan bir harf öğretinin 40 yıl kölesi olabilirim! Dinlemeyi çok sevip, sanatçı kültürü henüz edinemediğim bir tür.

Yazının kapağındaki görselin dediği gibi: Ne dinliyorsan, osun! Evet ben savruğum, klasiğim, dertliyim, aşığım, nostaljiğim, zaten melankoliğim; yetmezmiş gibi rasyonelim, hayalperestim, mutluyum, depresifim, enerjiğim, bitiğim… Sizin gibiyim yani. Değil miyim?